Makaleler
1. Anayasa Mahkemesi’nin Çevre Hakkı Perspektifi
Yasemin SEMİZ
ÖZET
Bu çalışmada, Anayasa Mahkemesi’nin çevre hakkına yaklaşımı incelenmiştir. Bu kapsamda; öncelikle çevre hakkına ilişkin kısa bir açıklama yapılmıştır. Devamla, Anayasa Mahkemesi’nin çevre kavramını nasıl tanımladığı araştırılmıştır. Yüksek Mahkeme’nin, ekonomik kalkınma – temiz bir çevre çelişkisini nasıl ele aldığı, çevre hakkının araçlarına kararlarında yer verip vermediği sorularına yanıt aranmıştır. Anayasa Mahkemesi kararlarında, uluslararası çevre hukukuna ilişkin gelişmelere değinilip değinilmediği sorusu da çalışmada irdelenmiştir.
Ormanlara İlişkin Küresel Bir Antlaşmanın
Yokluğunda Uluslararası Hukukta
Ormanların Korunması
Meltem SARIBEYOĞLU SKALAR
ÖZET
Ormanlarla ilgili uluslararası düzenlemeler için çabalar Rio Konferansından bugüne devam etmektedir. Bu makalede, ormanlara ilişkin uluslararası hukukun gelişimi incelenmektedir. Bu kapsamda, Rio Konferansından bugüne ormanların korunması için gerçekleştirilen esnek hukuk belgeleri ele alınmıştır ve bu bağlayıcı olmayan hukuk kurallarının uluslararası hukukta ormanların korunması açısından önemli bir ilerleme teşkil ettiği sonucuna varılmıştır. Konusu ormanları korumak olmamakla beraber yerine getirilmesi, ormanların korunmasını da gerektiren çeşitli uluslararası antlaşmalar da incelenmiştir ve küresel bir antlaşma bulunmamakla beraber ormanların korunması açısından uluslararası hukukun her tür araçtan yoksun olmadığı görülmüştür. Uluslararası örf ve adet hukuku altında, doğal kaynaklar üzerinde sürekli devlet egemenliği ilkesinin, ormanların uluslararası korunmasını engelleyip engellemediği incelenmiş ve devlet egemenliğinin, ormanların işletilmesi konusunda, sınırsız olmadığı sonucuna varılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde
İhbar Önellerinin Sözleşme İle Artırıldığı
Hallerde
İşçinin “İhbar Tazminatı” Sorumluluğu
Zeynep ŞİŞLİ, Dilek DULAY YANGIN
ÖZET
Belirsiz süreli iş sözleşmesinde ihbar öneline uymayan tarafın ödemek zorunda olduğu tazminat, iş hukuku uygulamasında “ihbar tazminatı” olarak anılmaktadır. İhbar sürelerinin sözleşme ile artırıldığı hallerde işçinin ödeyeceği ihbar tazminatına esas alınacak sürelerle ilgili Yargıtay uygulaması ve doktrinde farklı görüşler ileri sürülmüştür. 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu(TBK) hükümleri bu tartışmaya yeni bir boyut kazandırmıştır. Çalışmamızda konuya ilişkin Yargıtay kararları ve öğretide ileri sürülen görüşler, TBK’nın 432., 438. ve 439. maddeleri ile bağlantılı olarak incelenecektir. Anahtar Kelimeler Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi, İhbar Öneli, Usulsüz Fesih, İhbar Tazminatı, Artırılmış İhbar Süresi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
Biraz Nefes Almak!
Kıvılcım TURANLI YÜCEL
ÖZET
Bir toplumu ve o toplumun düzenini eleştirmenin en iyi araçlarından birisi, onun hukuk sistemini eleştirmekten geçmektedir. Bu bağlamda Türkiye’de hukuk eğitimi, hukuk sisteminin kendisi gibi en çok tartışılan sorun alanlarından birisi olarak güncelliğini korumaktadır. Bu çalışmayla hukuk eğitiminde disiplinlerarası bir yaklaşımın gerekliliğini “Hukuk ve Edebiyat” dersi üzerinden tartışmak amaçlanmaktadır. Bu nedenle önce Türkiye’de hukuk eğitiminin genel özellikleri anlatılacak, daha sonra Hukuk ve Edebiyat dersinin bir hukuk fakültesi dersi olup olamayacağı tartışılacaktır. Esasında dünya üniversitelerinin müfredatlarında uzun bir süredir yer alan Hukuk ve Edebiyat dersi, Türkiye’deki hukuk fakültelerinin müfredatlarında yeni yeni yer almaya başlamıştır. Ders genellikle edebiyattaki hukuk ve hukuktaki edebiyat yaklaşımları ile yürütülmektedir. Bu dersin hukuk fakültesi müfredatına dâhil edilmesinin nedeni, hukuk fakültesi öğrencilerine farklı bakış açılarının varlığını disiplinlerarası bir yaklaşımla gösterebilmektir.
Limited Ortaklıkta Ek Ödeme Yükümlülüğü
Hasan KARAKILIÇ
ÖZET
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun limited ortaklıklar hukuku açısından getirdiği önemli yeniliklerden birisi de ek ödeme yükümlülüğüdür. Ek ödeme, limited ortaklıkta ortakların asıl borcu olan esas sermaye borcu dışında getirilen bir yükümlülüktür. Ek ödeme yükümlülüğü esas sermaye payına bağlı olarak ve ancak ortaklık sözleşmesi ile öngörülebilir. Ortaklık sözleşmesi ile getirilen ek ödeme yükümlülüğü, kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi durumunda müdür/müdürler tarafından talep edilir ve ortaklığa nakdi ödemede bulunmak suretiyle yerine getirilir. Ek ödeme yükümlülüğü esasen bilanço açığını kapatmak suretiyle, ortaklığın içine düştüğü kötü finansal durumdan çıkmasına yardımcı olmak amacıyla getirilmiş bir kurumdur. Bununla birlikte gerek İsviçre ve gerekse Türk hukukundaki tartışmalarda, ek ödeme yükümlülüğünün talebi konusundaki yeni hükümlerin esnek olduğu ve bu nedenle de kurumun amacının genişletildiği belirtilmektedir.
Rüçhan Hakkının Kullanılmaması ve
Sermaye Artırımında Pay Taahhütlerinin
Kısmen Yerine Getirilmesi Sorunu
Fahri ÖZSUNGUR
ÖZET
Sermaye artırımı ile hukuken doğan ve uygulama alanı bulan yeni pay alma hakkı kanunun deyimi ile rüçhan hakkı, 6102 sayılı TTK ile yeni düzenlemeleri beraberinde getirmiştir. Alman ve İsviçre hukukundan etkiler taşıyan rüçhan hakkının bazı bölümlerinde, tartışılması gereken hükümler yer almaktadır. Esas sermaye artırımında rüçhan hakkının kullanılmamasının hukuki sonuçlarına, iştirak taahhütnamesinin pay sahiplerince imzalanmasındaki olasılıklara, esas sermaye artırımında 6102 sayılı TTK m. 456/1’de ifade edilen “Sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarların ödenmemiş olması sermaye artırımını engellemez.” cümlesine kanun koyucu tarafından tam anlamı ile açıklık getirilmemiştir. Konunun yorumu asgari sınır çizilmeksizin doktrin ve yargı kararlarına bırakılmış, böylece hükmün uygulanması açısından farklılıklara sebebiyet verilmiştir. Bu nedenle konunun hukuki yönleri ile yabancı hukuk çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir. Bu makalede rüçhan hakkının kullanılmamasının hukuki sonuçları ve sermaye artırımında pay taahhütlerinin kısmen yerine getirilmesi sorunu; yabancı hukuk, şirketin sürekliliği ilkesi, pay sahiplerinin öncelikli alım hakkı ilkesi, pay sahiplerinin sermayeye katılma hakları, kurumsal yönetim ilkeleri gözetilerek incelenmiştir.1
İngiliz Hukukunda Mandamus (Mandatory
Order) İlkesi*
* Bu makale, Qafqaz Üniversitesi tarafından 26-27 Nisan 2013’te Bakü’de düzenlenen Genç Araştırmacıların
Uluslararası Bilimsel Konferansı’nda sunulan tebliğin genişletilmiş halidir.
Adem AVCI
ÖZET
İdari yargılama hukukunun güncel sorunlarından belki de en önemlisi, yargı kararlarının uygulanmaması sorunudur. Ayrıca bir kamu görevlisinin ya da bir kamu kurumunun kendisine verilmiş bir görevi yerine getirmemesi de önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. İşte bu gibi sorunları çözmek için, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak bazı ülkelerde “yargısal emirler” düzenlenmiştir. Yargısal emirler, Fransa gibi Kara Avrupası Sistemini benimseyen ülkelerde uygulanmaya başlanmış olsa da, bu kurum İngiliz Hukuk Sistemi kökenli Anglo-Amerikan Sistemine dayanmaktadır. İngiltere’de yargısal emirler; “injunction” ve “prerogative orders”dır. Prerogative orders yani ayrıcalıklı emirler ise “certiorari (quashing order)”, “prohibition (prohibiting order)” ve “mandamus (mandatory order)” olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Bu makalenin asıl konusunu oluşturan “mandamus”, Common Law veya kanunla yüklenmiş bir kamu görevinin icrası ya da yürütülmesi için bir kamu görevlisini ya da bir kamu kurumunu zorlamaya yönelik verilen yargısal bir emirdir. Bu bağlamda, makalede İngiliz hukuk sistemi ve yargısal emir yollarına genel olarak değinilip, yargısal emir türlerinden mandamus ilkesi açıklanmaya çalışılmıştır.
Siber Savaş ve Siber Ortamdaki Kötü Niyetli
Hareketlerden Farkı
Mehmet YAYLA
ÖZET
Günümüzde, bilgisayar, iletişim araçları ve internet gibi bilgi teknolojilerinin neredeyse tüm organizasyonlar ve devletler tarafından önemli derecede kullanıldığı açıktır. Dünya, internet ve iletişim sistemlerine gitgide daha bağımlı hale gelirken yasal kurumların yanında yasadışı kurumlar, suç organizasyonları ve hatta devletlerde siber ortamı ve araçları kendi yararları için kullanmaktadırlar. Teknoloji lideri ülkeler, ordularını siber savaş için hazırlamaktadırlar. Siber savaş ulusal güvenlik için en önemli tehditlerden biri olmuştur. Siber ortamın sınıra sahip olmaması yargılama konularını önemli bir ilgi alanı yapmaktadır. Hukuk sistemi, bu yeni savaş alanına uyum sağlamaya çalışırken siber ortamdaki kötü niyetli diğer hareketler arasındaki fark da ortaya konmaya çalışılmaktadır. Bu makalede, siber savaş hukuki açıdan tartışılmış, siber savaşın siber ortamdaki kötü niyetli diğer hareketlerden farkının neler olduğu incelenmiştir.