İÇİNDEKİLER
Makaleler
Taşınmazlara İlişkin Kira Sözleşmelerinin İçeriğinin Örtülü İrade Beyanlarıyla Değiştirilmesi
-6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu ile 818 Sayılı Borçlar Kanunu ve 6570 Sayılı
Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanunun İlgili Hükümlerinin Mukayesesiyle Birlikte- …………………1
Yrd.Doç.Dr. Seçkin TOPUZ & Yrd.Doç.Dr. Ferhat CANBOLAT
ÖZET
Çalışmanın adı ve konusu, taşınmaz kiralarında kira sözleşmesinin içeriğinin örtülü irade beyanlarıyla değiştirilmesidir. Bu çalışma, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu ile 818 Sayılı Borçlar Kanunu ve 6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanunun ilgili hükümlerinin mukayesesiyle birlikte hazırlanmıştır. Bu kapsamda, öncelikle örtülü irade beyanları açıklanmaktadır. Bundan sonra genel anlamda sözleşmenin, özel olarak da kira sözleşmesinin içeriği ortaya konulmaktadır. Daha sonra kira sözleşmelerinin içeriğinin örtülü irade beyanlarıyla değişmesi olarak kabul edilecek olay grupları ile en sonra da kira sözleşmesinin içeriğinin örtülü irade beyanlarıyla değişmesi olarak nitelendirilemeyecek bazı olay grupları açıklanmaktadır. Çalışma konumuz, 6098 Sayılı (yeni) Türk Borçlar Kanunu ile 818 Sayılı (eski) Borçlar Kanunu ve (yine yürürlükten kalkacak olan) 6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun dikkate alınarak incelenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 14.01.2010 Tarihli Kararı Çerçevesinde Yargı Harçlarına İlişkin
Bazı Sorunlar ve Güncel Gelişmeler ……………………………………………………………………...32
Dr. Leyla AKYOL ASLAN
ÖZET
Yargı harçlarının, hak arama özgürlüğünü engelleyecek tutarda ve nitelikte olmaması gerekir. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi, Harçlar Kanununun "Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez" şeklindeki hükmünü hak arama özgürlüğüne aykırı bularak iptal etmiştir. Ancak, aynı Kanunun 32'nci maddesinde yer alan "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz" şeklindeki hükmün iptali talebini reddetmiştir. Bu maddede yer alan "müteakip işlemler" kavramı uygulamada farklı şekillerde yorumlanmış, bu nedenle birtakım tereddütler meydana getirmiştir. Bunun üzerine daha sonra Harçlar Kanununun 28'inci maddesine "Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez" hükmü eklenmiştir. Ancak, bu Kanun değişikliğine rağmen uygulamada bazı mahkemeler, karar ve ilam harcı ödenmeden ilgiliye ilam vermemekte, bazı icra daireleri ise ilamın icrası talebini kabul etmemektedir. Bu tutum açıkça Kanuna aykırıdır. Çalışmamızda, yargı harçlarına ilişkin bazı sorunlar ve Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin kararı incelenecektir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Çerçevesinde Senetle İspat Kuralları ve
Bunların İstisnaları ………………………………………………………………………………………. 53
Dr. Mustafa GÖKSU
ÖZET
1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda bulunan senetle ispat kuralları, 6100 sayılı Kanunda da bulunmaktadır. Ancak bu kuralların istisnalarında bazı değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bunlardan en önemlisi delil başlangıcıdır. Artık bir belgenin delil başlangıcı olabilmesi için yazılı olması şartı bulunmamaktadır. Kanunda belge tanımına giren ispata elverişli her türlü araç, diğer iki şartı taşıması halinde delil başlangıcı olabilecektir. Bu çerçevede elektronik belgeler de delil başlangıcı olabilirler. Yeni Kanun çerçevesinde, karşı tarafın delil gösterme hakkını ortadan kaldıran veya aşırı derecede kısıtlayan delil sözleşmeleri geçersiz olacaktır. Yargıtay'ın geçtiğimiz yıllarda senetle ispat kurallarına yeni istisnalar getirebilecek yöndeki içtihatları kanuna dâhil edilmemiştir. Senetle ispat zorunluluğunun sınırı, mevcut sınıra oranla yaklaşık dört kat arttırıldığı için, senetle ispatı gereken davalarda gözle görülür bir azalmanın gerçekleşmesi olasıdır.
Avrupa Kamu Düzeni Kavramı………………………………………………………………………….. 66
Dr. Özge OKAY TEKİNSOY
ÖZET
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin amacı, insan haklarını devletlerin tekelinden çıkarıp ulusal üstü organların
yetkisi kapsamına geçirerek bir koruma sistemi organize etmektir. Bu özelliğiyle Sözleşme, diğer klasik
uluslararası andlaşmalardan ayrılarak gelişkin bir kontrol aracılığı ile üye devletleri kolektif bir garanti sistemine
bağlamaktadır. Böyle bir kontrolden doğan zengin bir içtihat temelinde AİHM, 23 Mart 1995 tarihli Loizidou
c/Türkiye kararı ile Sözleşmeyi iddialı bir ifade kullanarak "Avrupa kamu düzeninin anayasal aracı" olarak nitelendirmiştir.
Mahkeme, "anayasal" terimi ile üye devletlerin uymakla yükümlü oldukları temel kurallar bütününün
etkililiğine atıf yapmış; bunun dışında "Avrupa kamu düzenini" tanımlamamıştır. Loizidou kararından önce
de öğretide bazı yazarlar tarafından, diğer uluslararası andlaşmalardan ve insan hakları metinlerinden farklı bir
nitelikte olmasını vurgulamak üzere Sözleşme'nin "liberal demokrasilerin kamu düzenini" oluşturmaya yönelik
hukuki bir metin olduğu belirtilmiştir1.
İdare Hukuku açısından Avrupa kamu düzeni kavramı, idare hâkimine kamu düzenini somutlaştırma işlevinde
uygulayacağı kriterleri göstermesi açısından önemli bir kavramdır. Özellikle 1982 Anayasası'nın 90.
maddesine 2004 yılında eklenen son fıkra ile idare hâkiminin, Avrupa kamu düzenini uygulaması konusunda
normlar hiyerarşisi çerçevesinde yapılan tartışma bitmiştir; idare hâkimi bundan böyle usulüne göre yürürlüğe
konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler
içermesi halinde milletlerarası andlaşma hükümlerini uygulayacaktır.
Türk Tarih Tezi Bağlamında Erken Cumhuriyet Dönemi Resmî Tarih Yazımının
İdeolojik ve Politik Karakteri ……………………………………………………………………………. 80
Ar.Gör. Şefik Taylan AKMAN
ÖZET
Bu çalışma Erken Cumhuriyet Dönemi'nde yürütülen resmî tarih yazım sürecini, bu süreçte ortaya çıkan ve "Türk Tarih Tezi" adıyla anılan tarih çalışmalarını ele almaktadır. Bu bağlamda çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk olarak Türk Tarih Tezi'nin teşekkülü, gelişim süreci ve kaynakları gibi konular incelenecektir. Ardından tezin anlatısı resmî tarih yazımının genel karakteristiği de göz önünde bulundurularak analiz edilecektir. Ayrıca Türklüğün kurgulanmasına ve kutsallaştırılmasına ilişkin çeşitli örnekler de incelenecektir. Çalışmada, Türk Tarih Tezi'nde ortaya konan tarihsel anlatının bilimsel doğruluğuna ilişkin bir tartışma yürütmekten ziyade tezdeki tarih anlatısı ile hangi amaçlara ulaşılmak istendiği (ideolojik, politik ve toplumsal sonuçları itibarıyla) daha fazla önem taşımaktadır. Dolayısıyla Erken Cumhuriyet Dönemi'nin tarih yazıcılığının ideolojik niteliği ve bu tarih yazım süreci ile gerçekleştirilmesi hedeflenen politik amaçlar değerlendirmelerin ağırlık merkezini oluşturacaktır. Zira Cumhuriyetin yönetici kadroları tarafından doğrudan desteklenen bu tarih yazım projesi aynı zamanda yeni ulus devlet inşasının da temel bileşenlerinden birisi haline gelmiştir. Tez aracılığıyla, bir taraftan Osmanlı ve İslam kimliğine ilişkin hatıralar ortadan kaldırılmaya çalışılırken diğer taraftan kutsallaştırılmış bir Türklük kavramıyla beslenen itaatkâr ve milliyetçi bir yurttaşlık bilincinin oluşturulması hedefleniyordu.
Roma I Tüzüğü İle Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Uyarınca
Sözleşmeden Doğan Borç İlişkilerinde Örtülü Hukuk Seçimi ………………………………………….110
Ar.Gör. F. Aslı BAYATA CANYAŞ
ÖZET
Yabancı unsurlu bir sözleşme, birden fazla hukuk ile ilişki içerisinde olacaktır. Bu durumda sözleşmeye uygulanması gereken hukukun tespiti gerekecektir. Bu tespit, taraflarca sübjektif olarak yapılabileceği gibi, taraflar böyle bir tespitte bulunmamışlarsa davanın açıldığı yer mahkemesince objektif olarak belirlenecektir. Sübjektif hukuk seçimi esas alındığında taraflar açıkça belli bir ülke hukukunu seçebileceklerdir. Ya da taraflar açıkça kararlaştırmamış da olsalar örtülü olarak belli bir hukuku seçmiş olabileceklerdir. Bu durumda örtülü iradenin açıklığa kavuşturulması gerekli olacaktır. Sözleşme taraflarının açık hukuk seçimi, örtülü hukuk seçiminin mümkün olup olmadığı, mümkünse bunun koşulları, tarafların bu olanaklardan yararlanmamaları durumunda objektif bağlama kuralı uyarınca uygulanacak hukukun tespiti gibi konular, Avrupa Birliği Hukukunda Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri Bakımından Uygulanacak Hukuku ele alan Roma I Tüzüğünde ve Türk Hukuku açısından Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunda (MÖHUK) düzenleme altına alınmıştır. Roma I Tüzüğü m. 3/1'de "Hukuk seçimi, sözleşmenin hükümlerinden ya da dâvanın koşullarından açıkça çıkarılabilmelidir." ifadesine yer verilerek tarafların örtülü olarak hukuk seçiminde bulunma iradelerine etki tanınmıştır. MÖHUK uyarınca ise mülga MÖHUK'tan farklı olarak örtülü hukuk seçimine yönelik taraf iradesine etki tanınmış ve m. 24/1-2. cümle uyarınca örtülü hukuk seçiminin mümkün olabilmesi için "Sözleşmenin hükümlerinden veya hâlin şartlarından tereddüde yer vermeyecek biçimde anlaşılabilen" bir hukuk seçimi olması gerektiği ifade olunmuştur.
Çeviriler
“Auschwitz Yalanı”nın Yasaklanması, Düşünce Özgürlüğü ve Federal Anayasa Mahkemesi ………...122
Prof.Dr. Stefan HUSTER (çev. Yrd.Doç.Dr. Öykü Didem AYDIN)
Devletlerin Eşitliği ve Anayasal Bir Küresel Düzende Anlamı ………………………………………... 131
Prof.Dr. Ulrich K. Preuß (çev. Aydın ATILGAN)